Klâsik şiir ve şairlerimizle ilgili değerlendirmeler yapılırken beşerî aşk ve ilahî aşk nitelemeleri arasında büyük kararsızlıklar yaşanmaktadır. Bir şairden söz ederken veya bir şiir ele alınırken, bu tedirginlik çoğunlukla taşınır. Bu durumu tespit etmek ve genel değerlendirmelere ışık tutmak üzere sadece son yıllara ait iki örneğe yer verelim: ''Özellikle Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi'den başlayarak Yûnus Emre, Eşrefoğlu Rûmî, Dede Ömer Rûşenî, Niyâzi-yi Mısrî, Seyyid Nizâmoğlu Seyfullah, Nesîmî ve daha birçok mutasavvıf şairin manzum ve mensur eserleriyle gazel-ilâhilerinde tasavvufî özellikleriyle ele alınan aşk konusu, divan edebiyatının Şeyhî, Bursalı Ahmed Paşa, Necâti, Zâtî, Hayâli, Fuzûlî, Nâilî, Nâbî, ve Şeyh Gâlib gibi isimlerinin şiirlerinde ilâhî ve maddî-beşerî; Bâkî, Şeyhülislâm Yahyâ, Şeyhülislâm Bahâî, Nef'î ve Nedîm gibi şairlerde ise daha ziyade maddî-beşerî yönleriyle ele alınmıştır. Ancak bütün bu eserlerde maddî-beşerî-mecâzî yönleriyle ele alınan aşk
1. Dârü'l-fenâya her kişi 'üryan gelür 'üryan gider Bir lahza handân olmayup giryân gelür giryân gider Kelimeler: dâr: ev, yer, yurt. dârü'l fenâ: dünya fenâ: yokluk, ebedî olmayan; kötü, fena. 'üryân: çıplak. lahza: çok kısa zaman, an. handân: gülen, neşeli, mutlu. giryân: ağlayan, üzüntülü, mutsuz. Nesre çeviri a): [Dârü'l fenâya her kişi 'üryan gelür 'üryan gider. Bir lahza handân olmayup giryân gelür giryân gider.] Nesre çeviri b): [(Bu) fenâ yurduna herkes çıplak gelir, çıplak gider. (Gelenlerin hiçbiri) mutlu olmaz; (herkes) ağlayarak gelir, ağlayarak gider.] Tasavvufî bir bakış açısının hakim olduğu beytin her iki mısrasında da tekrarlanan gelür ve gider fillerini, doğar ve ölür anlamlarıyla düşünmek gerekir. Diğer taraftan üryân gelmek ve üryân gitmek ifadelerini ise gerçek anlamları yanında; hatta bundan daha fazla mecâzî anlamlarıyla değerlendirmekte yarar vardır (kinâye). Gerçek anlamları dünyaya çıplak ge